Mahir Ünal'ın eleştirisine yanıt! Benim arkamda 16 milyon İstanbullu var...
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun belediye ziyaretleri yeni yılda da devam ediyor. Büyükçekmece Belediyesi’ni ziyaret eden İmamoğlu'nun gündeminde yine Kanal İstanbul vardı. İmamoğlu, Mahir Ünal'ın 'Cumhurbaşkanı gibi konuşuyor' eleştirisine bakın ne dedi...
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, 2020 yılının ilk, ilçe belediyelerini ziyaretinin 17’ncisini Büyükçekmece Belediyesi’ne gerçekleştirdi.
Ekrem İmamoğlu, Kanal İstanbul’la ilgili soruya, “Tüm gerekçeleriyle sıkıntılı bir iş. Şunu diyorlarsa: ‘Biz, çölde bir arazi bulduk. Dünyada da 50 tane kanal var, 51’nciyi yapacağız.’ Buyursun yapsınlar. Ama burası çöl değil. Burası, İstanbul. Dünyanın göz bebeği. 1453’ten beri de Fatih Sultan Mehmet bu şehri fethettiği günden beri de bize emanet. Biz, emanete ihanet etmek istemiyoruz” yanıtını verdi.
“BU NİMETTEN YARARLANMAK AKILLI İDARECİ İŞİ”
“İstanbul'da yeni bir süreci hep birlikte başlattık” diyen İmamoğlu, “Şurada bile aklıyla fikriyle yön verebilecek yüzlerce hemşerimiz var. Bu o kadar bir nimet ki. Şimdi bu nimetten faydalanmak akıllı idareci işi. Bu nimetten faydalanmamız lazım. Aksi doğru değil ki. Yani düşünsenize bir adam geldi buraya. ‘Her şeyi ben bilirim’ diyor. Hanginiz mutlu olursunuz. Hiç birinizin fikrine kıymet vermiyor. Sizin sorunlarınızı çözüm oluştururken, her gün yaşadığınız problemler üzerinden sizin deneyiminizden faydalanarak çözüm bulunmuyor. ‘O öyledir, bu böyledir…’ ahkâm kesiyor. Bu doğru değil. Tutmaz da. Huzur da vermez. Ha bire yanlış yapmanıza vesile olur. O bakımdan burada yaşayan insanların fikri, bizim için en değerli fikirdir. Bu yerel demokrasinin halkaları. Yani onun için muhtarıma çok değer vermek zorundayım. Onun vasıtasıyla aslında vatandaşıma değer vermek zorundayım. Bu dayanışmayla, parti nerde? Parti bitti. Bu seçimde bitti. Şimdi hizmet dönemi. İstanbul'a dair bir karar alınacaksa, ben insanların o konuda ne hissettiğini ne düşündüğünü en sıkı takip eden, sizlerin oyuyla güveniyle göreve gelmiş belediye başkanıyım” şeklinde konuştu.
“EGOMU TATMİN ETMEK İÇİN BELEDİYE BAŞKANI OLMADIM”
Herhangi bir konuda vatandaşların fikrinin alınmasının zorunlu olduğunu ifade eden İmamoğlu, bunun bir lütuf değil, zorunluluk olduğunu vurguladı. İmamoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Doğrusu budur. Öbürü yanlıştır. İnanın onun için Sayın Cumhurbaşkanı’na da Sayın Bakan’a da herkese tavsiyem şu: İstanbul'la ilgili bir konu mu var? Çağırın. Bakın biz, hiyerarşiyi biliriz. Koşa koşa gideriz. O konunun, o sorunun çözümü için uğraşırız. Bakın örnek vereceğim. Seçim döneminde Sayın Cumhurbaşkanı dedi ki: ‘İstanbul’un 2040'a kadar sorunlarını çözdüm ben’. Tamam. ‘Allah razı olsun’ dedik. Ne mutlu. Ama bir geldik, öyle değil. Baktık ki Melen durmuş, yürümüyor. Çatlamış koca baraj. Ne yaptık? Ortaya çıkarttık. Yazısını yazdık Devlet Su İşleri’ne. Dedik ki, ‘Bunu yap.’ DSİ, ödenek talep etti. Ödeneğinin verilmediğini de biz deklare ettik. Günün sonunda ne yaptı Sayın Cumhurbaşkanı? Hesap sordu, ‘Niye bu bitmedi’ dedi. Biz bu sorunu, buradan alıp, yukarı taşımasaydık, demokrasi işlemeseydi, o orada aylarca daha duracaktı, yürümeyecekti. Çünkü ödeneği çıkmamıştı. Bir yıl öyle duruyor, en az bir yıl daha duracaktı. Kaybeden kim olacak? İstanbullular olacak. Bunun partilisi var mı? Yok. Parti her şeyin önüne geçtiği an problem başlar. Her şeyin önüne vatandaş geçecek. Ekrem İmamoğlu, bugün belediye başkanı, yarın değil. Bir başkası da başka makamda. Yarın onun yerine başkası var. Böyle düşünüp, vatandaşı öne koyduğunuz zaman, çözüm çok kolay. Biz, bunun için buradayız. Biz İstanbul’un her sorununa böyle eğiliyoruz. İlçede, mahallede, sokakta her sorununa böyle eğiliyoruz. İstanbul’un geleceğine dair alınacak her karar, hele hele büyük kararlar vatandaşın iradesi olmadan karar verilemez. Bu kadar net. Bu işleri hep birlikte çözelim. Oturalım aynı masada, başka bir şeye ihtiyacımız yok. Tekrar söylüyorum; devletin üst kademesinde hangi birim, hangi kurum, hangi bakan varsa, Sayın Cumhurbaşkanımız da dahil, bu konuyu konuşalım. Al bilgilerini, evraklarını, bilen insanlarını… Koşa koşa gideriz. Bu millet için yaparız bunu. Bizim başka bir derdimiz yok. Yani ben, egomu tatmin etmek için belediye başkanı olmadım. Birine yaranmak için de belediye başkanı olmadım. Benim yaranacağım tek kişi, 16 milyon İstanbullunun çıkarıdır. Nokta!”
“BU SES BENİM DEĞİL, 16 MİLYON İNSANIN SESİ”
İmamoğlu, konuşmasının ardından kameraların karşısına geçti ve gazetecilerin sorularını yanıtladı. İmamoğlu’na sorulan sorular ve İBB Başkanı’nın verdiği yanıtlar şöyle oldu:
“Kanal İstanbul çevresinde satılan araziler, tarım arazisi olarak satılıyor ama ÇED raporunda da yeni bir şehirden bahsediliyor. 1/100.000’lik planda da adı geçiyor. Şu dönem satılan arazilere ilişkin neler diyorsunuz? Bir de belediyelerin tapu sorgulama sistemleri ile ilgili değişiklik var. İçişleri Bakanlığı’nın web portalına dahil olacak bu sistem…”
- Bir yanlış başladı mı peşi sıra yanlışlar domino taşı gibi devrile devrile gider. Şu anda olan bu. Üzülüyorum. Sayın Bakan, “Hiç arsa hareketi olmadı” dedi. Biz, 30 milyon metrekareye kadar tespitimizi yaptık. Biz onu açıklayınca, bilgi paylaşımını yasaklamaya dönük bir hareket. Yıllardır belediyeler kullanır, faydalı da bir paylaşımdır. O izin ilçe belediyelerinde de vardır, büyükşehir belediyesinde de vardır. Birçok bürokratik işlem, onun sayesinde yürür. Akıl alacak gibi değil. Tümüyle yanlış başlamıştır. Milyonlarca metrekare arsa satın alınmıştır. Bu arsaları satın alan insanlar, buradaki değişikliği öğrendiği için almıştır. 3-4 yıl önceden, Türkiye’de bile yokken Arap ülkelerinde filmler dönmüş, izlenmiş, izletilmiş… Öyle denkleşmeler var ki planda… Bunların hepsi üzücü. Ama şu müjdeyi vereyim: İnşallah bu yanlıştan dönülecek. İnşallah bu tarım arazisi olan yerlerde, bu satın alan arkadaşlar, şehir tarımına katkı sunarlar. İstanbul halkı da bunu bizden bekliyor. İstanbul halkı da o arazilerde tarım yapılsın istiyor. Su havzaları aynı şekilde korunsun istiyor. Bu satın alanlar, bizim iyi bir Tarım Daire Başkanlığı’mız ve Tarım Politikalarını Güçlendirme Merkezi’miz var, oraya şimdiden danışabilirler, “Hangi bölgesinde, hangi ürünü yetiştirebiliriz” diye danışabilirler. Orada öyle 5 kat, 10 kat, 70 kat bina hayal etmesinler. İstanbullu bunu istemediği için böyle konuşuyorum. Ben değil, bilim insanları bu sürecin yanlış olduğunu anlattıkları için bunu böyle anlatıyorum. Bu ses benim sesim değil, 16 milyon insanın sesi.
“BU SESİ DİNLEMEK ZO-RUN-DA-SI-NIZ”
“Referandum konusu iktidar kanadı tarafından kapatılıyor. Çevre Bakanı, ‘2011’de halk zaten tercihini yaptı. Referandumu soranlar neyi halka sorarak yapmış ki’ dedi ve referanduma gerek olmadığını işaret etti. ÇED raporunda, Çanakkale için de bir kanal gerekliğinin altı çizildi. Bu konuya ilişkin neler düşünüyorsunuz?”
- Ben, belediye başkanlığını yaptıkça, halka sormanın ve o şekilde karar almanın keyfini yaşadık. Sokak hayvanlarının ya da evcil hayvanların oynaması için bir “Pati Park” yapılmasını bile bana Beylikdüzü’nde yaşayan insanlar söyledi ve yaptım. Biz, meydanları yapacağız ve bütün İstanbul’a sormak istiyoruz. Aydınlatmaya varıncaya kadar birçok şeyi toplumla paylaşacağız. Ki bunlar, şehircilik adına önemlidir ama basit konulardır. Sayın Bakan, bu konu, İstanbul’un geleceği. Ne ona senin bu şekilde konuşman doğru ne de benim tek başıma, ‘Karar veriyorum’ demem doğru ne de bir başkasının… Tabi ki referandum yapıldı. O, sistemle ilgiliydi. Bir Cumhurbaşkanı seçildi. Doğru. Sayın Cumhurbaşkanı bizim de Cumhurbaşkanı’mız. Ama bir de İstanbul’un Belediye Başkanı seçildi. 2019’da, İstanbul tarihinin en büyük oyuyla, İBB Başkanı seçildi ve ben onların sesini temsil ediyorum. Onlar adına diyorum kİ; bu halk, bu projeye karşı. Bu sesi dinlemek zo-run-da-sı-nız. Gerisi yalan. Bu halkın sesi, dinlenmeli. Modelleri var. Çağırın, gelelim. Konuşalım. Niçin karşıyız, anlatalım. Çalıştay yapıyoruz. Davet ediyorum Sayın Bakan’ı da. Buyurun, gelin, anlatın; niçin savunuyorsunuz? Görsellerinizi gösterin. “Bakın” deyin, “Şunları şunları yapacağız. Onun için savunuyoruz” deyin. Biz de “Hayır, onlar olmamalı. Çünkü İstanbul’a şu zararları var. Biz de onların yerine bunları yapacağız. Tarım alanlarını geliştireceğiz, yeşil alanı, SİT alanlarını koruyacağız” diyelim. Halk, karar versin. Sorumlu olan herkesi davet ediyorum. Umarım gelirler.
“BURASI İSTANBUL. DÜNYANIN GÖZ BEBEĞİ”
- Çanakkale konusuna gelince. Bu işin bir sürü tezi var zaten. Montrö Antlaşması’nın detayları var. Montrö Antlaşması, boğazlarla ilgili bir antlaşma. Sadece İstanbul Boğazı’nı tanımlayan bir antlaşma değil. Montrö diye ortaya atılan kavram, orası için de geçerli. O zaman nasıl olacak? Tüm gerekçeleriyle sıkıntılı bir iş. Şunu diyorlarsa: “Biz, çölde bir arazi bulduk. Dünyada da 50 tane kanal var, 51’nciyi yapacağız.” Buyursun yapsınlar. Ama burası çöl değil. Burası, İstanbul. Dünyanın göz bebeği. 1453’ten beri de Fatih Sultan Mehmet bu şehri fethettiği günden beri de bize emanet. Biz, emanete ihanet etmek istemiyoruz.
“Mahir Ünal’ın size yönelik eleştirileri vardı, ‘Cumhurbaşkanı gibi konuşuyor. İstanbul’un değil, Türkiye’nin sorunlarını konuşuyor’ diye. ‘Arkasındaki akıl, böyle istiyor’ demişti. Bununla ilgili neler söylemek istersiniz?”
- Benim arkamda, 16 milyon insanın aklı var. Şu anda konuştuğumuz konuları konuşuyorum günlerdir. Bunları hepsi, tek tek İstanbul’la ilgili çok önemli konular. Ama ben öyle anlıyorum ki; ne yazık ki AK Parti’nin içindeki bazı arkadaşlar, “Ben ne konuşsam da öne çıksam” diye bir arayış içinde. Herhalde orada prim yapan, benim adımla ilgili bir şey söylemek. Ben, İBB Başkanı’yım. Keyifle izlesin.