Nagehan Alçı'dan İstanbul seçimlerine ilişkin çarpıcı yorum

Habertürk yazarı Nagehan Alçı, ufukta sandık olduğu iddiasını bugün de sürdürdü. Alçı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaptığı açıklamalar, Ak Parti'nin yaptığı başvuru ve Bahçeli'nin açıklamaları ile iktidar cephesinin İstanbul için yeniden seçim isteyeceğinin anlaşılmış olduğunu belirtti.

Pazatesi günü bir tespit yazısı kaleme alan ve 2 Haziran 2019’da İstanbul seçimlerinin YSK kararıyla yenilenebileceği ihtimalini yazan Nagehan Alçı, böyle bir tespitte bulunduğu için hakarete uğradığını belirtti.

"Nitekim önce pazartesi Başkan Erdoğan’ın Rusya’ya giderken yaptığı açıklamalar, sonra dün AK Parti’nin resmi başvurusu ve ardından Devlet Bahçeli’nin açıklamalarıyla iktidar cephesinin İstanbul için yeniden seçim isteyeceği anlaşılmış oldu." diyen Nagehan Alçı, bu durumun ekonomik açıdan kötü sonuçlar doğurabileceğini tüm siyasi parti teşkilatlarına sandıklara sahip çıkılması noktasında büyük iş düştüğünü belirtti.

Alçı şu sözlerle yazısına son verdi:

Hem AK Parti’nin hem CHP’nin üzerinde uzlaştığı konu açık: Seçimler ve sonrasındaki hukuki sürecin patronu YSK’dır. Herkes YSK’nın kararına saygı duymak mecburiyetinde. Kararlarını haksız bulsak bile YSK’nın meşruiyetini tartışmak sivil harp isteyenlerin ekmeğine yağ sürmek olur.

Dediğim gibi ufukta sandık var. Peki şimdi ne yapılmalı?

Türkiye’de hem biz gazetecilerin hem de akademisyenlerin en çok yaptıkları hata, objektif olması gereken tespitlerle, sübjektif temennileri birbirine karıştırıp bulamaç haline getirmek. Bu açıdan çok kötü bir noktadayız.

Temennilerini objektif tespit gibi suna suna bu memleketin neredeyse bütün köşe yazarları ve yorumcuları maalesef güçlerini ve etkilerini kaybettiler. Önemli bir kısmı da tamamen duygularına teslim olup marjinal hale geldiler.

Türk medyasının hem iktidar hem muhalefet kanadı için durum böyle. Basın hayatımız dünyada da yaygın olan post-truth aşamasında da değil. Bildiğimiz anti-truth gölünde debeleniyor. Giderek daha fazla insan, kendi uydurduğu komplo teorilerine inanıyor bu ülkede.

TEMENNİ DEĞİL, TESPİT

Mesela pazartesi günkü yazım yalın bir tespitti. 2 Haziran 2019’da İstanbul seçimlerinin YSK kararıyla yenilenebileceği ihtimalini kaleme aldım. Somut bilgilere dayalı bir tahminde bulundum. Tıpkı bir sismoloğun deprem olma ihtimalini haber vermesi gibi...

Nitekim önce pazartesi Başkan Erdoğan’ın Rusya’ya giderken yaptığı açıklamalar, sonra dün AK Parti’nin resmi başvurusu ve ardından Devlet Bahçeli’nin açıklamalarıyla iktidar cephesinin İstanbul için yeniden seçim isteyeceği anlaşılmış oldu.

İki gündür hemen her partiden, uluslararası basından ve Batılı diplomatlardan telefonlar alıyorum. Özellikle Batılı diplomatlarla olan temaslarımı da bu köşede yazacağım.

Ancak maalesef bir sismolog deprem tahmininde bulundu diye o sismoloğa küfredildiği tek ülke herhalde Türkiye’dir. “Sen depremi oluşturmak istiyorsun. Sen söylemeseydin bu deprem olmayacaktı” diyerek, zelzelenin sebebini sismoloğa bağlayanlar sadece meczuplar olabilir. Türkiye’nin şu anki durumu aynen bu.

EKONOMİ AÇISINDAN İYİ OLMAYACAĞI KESİN

2 Haziran 2019’da İstanbul için yeniden sandık kurulabilir derken aynı yazıda bir tekrar seçimin özellikle ekonomi açısından hiç iyi olmayacağı tespitini de özellikle yaptım.

Böyle bir seçim sürecinin yabancı yatırımcıyı Türkiye’den kaçıracak bir gelişme olacağını söylemek de objektif bir analiz. Buna şüphe yok…

İçinde bulunduğumuz durumda en önemli nokta, demokrasi kanallarının işletilmeye devam edilmesi. Sandık kavramının önemini şu an toplumda herkes anladı diye düşünüyorum.

ESKİDEN SANDIĞI KÜÇÜMSEYENLER ŞİMDİ ÖNEMİNİ ANLADILAR

Eskiden kimi Kemalistler sandığı küçümserdi. Şimdi onlar da demokratik değişimin tek yolunun sandık olduğunu görüyorlar. Ancak bu kez de kimi sağcılar sandık olgusunu küçümsüyorlar. Bu vahim bir durum.

Sandık, demokrasinin temeli ve onurudur. Siyasi partiler sandıklara sahip çıkarsa da kimse hile yapamaz. Burada görev tüm siyasi parti teşkilatlarına düşüyor. Sandık başında uyunduğu an her partinin hile yapabileceği bir siyasi kültürümüz olduğu çok açık. Gelin bununla hep birlikte yüzleşelim.

Mevcut durumda iki taraf da kendisinin haklı olduğunu iddia ediyor. Ancak bu iddialarını bağırıp, çağırarak dile getirmeleri toplumu germekten ve demokrasinin tatile çıkmasının zeminini yaratmaktan başka işe yaramaz.

RADİKAL SÖYLEMLERE SAPLANAN MEDYAYA SESLENİYORUM: YAPMAYIN

Şu an hem AK Parti hem CHP medyasında radikal söylemler almış başını gitmiş durumda. O mecralarda ifade edilen delice söylemleri dillendirmek bile istemiyorum. Herkes haklı olduğunu düşünerek kendi tribünlerine daha çok gaz verme çabasına girerse bunun sonu sosyal bir faciayla neticelenir.

Hem AK Parti’nin hem CHP’nin üzerinde uzlaştığı konu açık: Seçimler ve sonrasındaki hukuki sürecin patronu YSK’dır. Herkes YSK’nın kararına saygı duymak mecburiyetinde. Kararlarını haksız bulsak bile YSK’nın meşruiyetini tartışmak sivil harp isteyenlerin ekmeğine yağ sürmek olur.