Binali Yıldırım ve Ekrem İmamoğlu'nun tarihi buluşması!
23 Haziran’da yenilenecek İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerine bir hafta kala tarihi bir buluşma gerçekleşti. Cumhur İttifakı adayı Binali Yıldırım ve Millet İttifakı adayı Ekrem İmamoğlu, Lütfü Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda gazeteci İsmail Küçükkaya moderatörlüğünde soruları yanıtladı.
Günlerdir beklenen buluşma nihayet gerçekleşti. Yenilenecek İstanbul seçimine bir hafta kala AK Parti'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım ile CHP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu canlı yayında karşı karşıya geldi. İsmail Küçükkaya'nın moderatörlüğünü üstlendiği programda zaman zaman güldüren bazen de gergin dakikalar yaşandı.
Türkiye'nin ilgiyle izlediği programda, her bir adaya sorulan soruları cevaplaması için üçer dakika verildi.Program, her iki adayın da babalar günü kutlamalarıyla başladı. Hem Binali Yıldırım hem de Ekrem İmamoğlu, birbirlerine babalar günü anısına hediye sundu.
Küçükkaya, "16 Haziran 2019 Pazar. Tarihi bir akşamdayız. Tarihi dönüm noktasındayız. Uzun yıllar sonra ilk kez iki siyasi rakip canlı yayında birarada halkın merak eden soruları yanıtlamayı kabul ettiler. Cumhur İttifakı'nın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Sayın Ekrem İmamoğlu ve Millet İttifakı'nın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı sayın Ekrem İmamoğlu hoşgeldiniz. Her ikinize medeni davranışınız için teşekkür ederim. Özellikle Babalar Günü'nüzü kutluyoruz." dedi ve ardından programın kurallarını açıklayarak yayına başladı.
Binali Yıldırım: Biz de kutluyoruz. Evlatlarım geldi. Benim kutlayacak babam olmadığı için. Bana hediyeler almışlar. Çok güzel bir an oldu benim için.
Ekrem İmamoğlu: Ben de öncelikle bu yayın hayırlı olsun, inşallah demokrasi için çok güzel bir gün yaşıyoruz. Dilerdim ki 31 Mart öncesi olsun. Bunda katkım olduğu için onur duyuyorum. Sayın Yıldırım'a da teşekkür ediyorum. Bizi dinleyen herkese, böyle bir şahitliğe katıldıkları için değerli bir süreci izleyecekler. Burası Kırkpınar meydanı değil. Ben de sayın Yıldırım'ın Babalar Günü'nü kutluyorum.
İsmail Küçükkaya: "Biz bu seçime neden gidiyoruz?"
BY: "Siz, 8,5 milyon İstanbullu gibi oy verdiniz. Dolayısıyla sizin kabahatiniz yok ama sizin oylarınız sayılırken, birtakım garip işler oldu, acayip işler oldu, şaibe karıştı ve nitekim YSK da bütün bu durumu değerlendirerek, seçimin sahibi olması sıfatıyla yenilenmesine karar verdi. Bizim tercihimiz bu seçimin yenilenmemesiydi. Bunun için de çok çabaladık ama CHP bu konuda bize yardımcı olmadı. Yenilenme yönündeki talebimizi kabul etmediler, reddi yönünde karar aldırdılar, dolayısıyla seçime gitmek mecburiyetinde kaldık.
Keşke oyların tamamı sayılabilseydi, o zaman hiç kimsenin kafasında tereddüt, bir şüphe kalmayacaktı. Bu şekilde de bir daha İstanbulluları 23 Haziran için yormayacaktık. Onların planlarını, yapacaklarını, hedeflerini değiştirmek zorunda kalmayacaktık."
"(Bu seçim murdar oldu) gibi tanımlamalarınız oldu, (Oylar çalındı) dediniz, bu iddialarınızda ısrarlı mısınız halen?" sorusu üzerine Yıldırım, "Aynen iddialıyım çünkü bu seçimde oylar çalındı. Ne demek istiyorum? Oylar sayılmaya başlandı. Yüzde 10'u sayıldı, 29 binlerden 13 bin 729'a düştü. Bu da gösteriyor ki geriye kalan yüzde 90 sayılsa, bu seçimin sonucunun değişeceği aşikar. Bunun için biz oyların tekrar sayılmasını çok istedik. Bu konuda maalesef bir dirençle karşılaştığımız için saydıramadık."
İsmail Küçükkaya: "Oyları kim çaldı?"
BY: "Onu bulacak olan YSK'dır, seçimi yapan yetkililerdir. Çalmanın bir örnekle ne anlama geldiğini söyleyeyim; Siz yolda gidiyorsunuz, birisi cüzdanınızı çekti. Polise gidiyorsunuz ne dersiniz? 'Cüzdanım çalındı' dersiniz değil mi? Şunu demezsiniz; 'Benim cüzdanım yer değiştirdi' demezsiniz. Oyların yer değiştirmesi de çalınması ile aynı anlamı taşır. Benim oyum CHP adayına yazılıyorsa veya bir başka adaya yazılıyorsa bu çalınmadır. Başka izahı yok. Nitekim sayımlarda da bu ortaya çıktı. YSK da bütün bu delilleri dikkate alarak seçimlerin yenilenmesine karar verdi."
EK: "Oyların tekrar sayılmasını istedik ama CHP istemedi' yorumu tamamiyle yanlış bir yorum." ifadelerini kullandı.
İmamoğlu, şunları söyledi:
"31 Mart gecesine dönelim hızlıca hatırlayalım. Hatta saat saat hatırlayalım. 31 Mart gecesinde öncelikle yaklaşık 1 saat olmadı ki seçim kapanalı, televizyon kanallarının bir kısmı aynen burada göründüğü gibi, yüzde 63,84 rakibimize, yüzde 33,99 bize diye bir açıklamayla yasakları çiğneyerek nereden güç alıyorsa bir süreç başlattı. Daha sonra bu süreç devam etti. Hatta burada sizin fotoğrafınız var. Çünkü 'Anadolu Ajansından yaklaşık 2 saat 30 dakikadır veri alamıyoruz.' diye yayın yapıyordunuz bu esnada. Bu veri almama kısmı tam 12 saate yakın sürdü. Örneğin, 23.30'da Anadolu Ajansı oylar yüzde 98,8 geldi, kafa kafaya olduğu andan itibaren ne olduysa Sayın Yıldırım 'Ben seçimi kazandım' diye açıklama yaptı. Bu bir sürecin 'Şu kadar sandık sayıldı ve ben seçimi kazandım' diye tam saat 23.25'te açıklama yapıldı ve ne tesadüftür ki tam o esnada Anadolu Ajansı veri yayınını kesti."
Daha sonra AK Parti İl Başkanının AK Parti adına açıklama yaptığını ve saat 04.35'te "3 bin 870 oyla seçimi kazandık." dediğini dile getiren İmamoğlu, "Sayı verdi kendi elindeki tutanaklara göre. Ondan yaklaşık 2 saat önce biz elimizdeki verilerle 30 bin 86 sandığa göre artık sonuç değişmeyeceği için dedik ki 'Hayır, biz seçimi kazandık.' Ve o günün sabahında YSK Başkanı süreci sona erdiren açıklamasını yaptı, bizi teyit eden. Şimdi '29 binden indi diyor' Sayın Yıldırım tutanak burada, 1 Nisan tutanağı 24 bin 57. İlk tutanak sayısı 24 bin 57. Şimdi burada şunu unutmamaları lazım, birkaç aşaması var oy sayımın ve 24 bin 57 oyla başlayan süreç günün sonunda 13 bin 729'a indi."
İsmail Küçükkaya: "Aynı zarfın içinden çıkan 4 pusuladan nasıl 3'ü geçerli, biri geçersiz sayılır"
Eİ: "20 bin 388'e maddi hatalardan sonra sayı indi. Öyle 29 binden 13 bine değil. Sonra geçersiz oylar sayıldı. 320 bin civarında. Geçersiz oylar sayıldı. Geçersiz oylarla beraber sayı 13 bin 888'e indi. Sonra AK Parti yetkilileri 'sondaj yapacağız' dedi, sandık sandık talepte bulundular. Bunlar da sayıldı ve 13 bin 729'a indi. Zira o sandıklar sondaj yaptıkları 57 sandıkta bizim adımıza artı oy çıktı."
YSK'nın daha sonra bir karar vererek son tutanakta 24 binden 14 bin 657'ye inen bir oy oranını açıkladığını anlatan İmamoğlu, oy pusulalarıyla örnekler vererek 4 pusulanın sadece İBB seçimlerinin iptal edilmesinin olası bir şey olmadığını söyledi.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Seçimleri 31 Mart'ta tertemizdir ve anamızın ak sütü gibi helaldir. Bu süreçte 'çaldılar'... Allah aşkına kime? 'ben de bilmiyorum' olmaz. Çaldılar lafı olmaz. Kime söylüyorsunuz? AK Parti'li sandıkta görev yapan kardeşlerime mi söylüyorsunuz? Oradaki İYİ Parti'yi MHP'li, Cumhuriyet Halk Parti'li sandık kurulu üyelerine mi, sandık kurulu başkanlarına mı söylüyorsunuz? Kime söylüyorsunuz? YSK'nın raporunda 'çaldılar' yok ama meydanlarda çaldılar var, caminin önünde çaldılar sözü var. Kim çaldı Allah aşkına?"
BY: "Olayları çarpıtmanın gereği yok. Açık konuşalım. 29 bin fark 13 bin 729'a indi mi? Aradaki nihai fark 13 bin 729. Başlangıçta ne kadardı? Ekrem Bey'in açıkladığı 29 bin 504 küsur. Kaldı ki Ekrem Bey ilk açıklamasını saat 9'da yaptı. Akşam 9'da. 'Biz yüzde 54'üz, rakibimiz yüzde 44. Dokuz puan öndeyiz.' açıklamasını yaptı. Benim ilk açıklamam saat 11.25'tir. 11.25'e göre eldeki bilgilere göre biz 'Seçimi kazandık.' dedik. Bu hata değildi. O gün eldeki verilere göre bizim hesaplarımıza göre, kalan miktarlar da hesap edildi ve kazandığımız ortaya çıktı. Orada bir hata yok. Anadolu Ajansı niye yayını kesti, kesmedi o benim işim değil. Biz elimizdeki verilere göre konuşuyoruz. Bizim orada müşahitlerimiz var. Elimizde mazbatalar var. Ona göre genel merkezden biz teyit de ediyoruz."
Yıldırım, 4 pusuladan sadece birinin geçersiz sayılmasına ilişkin ise şunları söyledi:
"Bu tamamen bir aldatmacadır. '4 ayrı pusula var. Ama itiraz edilen büyükşehir belediye başkanlığı oyu. İlçeler içinde itiraz var mı? Var. Maltepe için MHP, Büyükçekmece için AK Parti, Sancaktepe için de CHP. yani CHP niye Sancaktepe'ye itiraz etti, neden tamamını saydırdı? Demek ki orada bir şüphesi var. İtiraz olan oy pusulası sayılır. Bu kadar basit bir iştir. '4 pusulanın 3'ü temiz, biri neden çalındı? gibi işi çarpıtmanın bir anlamı yok. Bu bu kadar basit."
Oyların sayımının ayrı yapıldığını anımsatan Yıldırım, zarf aynı olsa da oyların ay ayrı sayıldığını yineledi.
İsmail Küçükkaya: "31 Mart'ta bitti seçim. YSK bir karar verdi 6 Mayıs'ta. Şimdi biz tekrar bir seçime gidiyoruz. Bu seçimi biraz anlatmanızı isteyeceğim. Bu neyin seçimi? Biz İstanbul seçimine mi gidiyoruz? Yoksa bu seçimin manası ne sizin açınızdan? 2 kampanya yapmış oldunuz. Neredeyse 6 aylık bir kampanya yaptınız. Sizin kampanyanızda da birtakım değişiklikler var. Mesela Sayın Erdoğan, Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın AK Parti lideri de geri planda kalmış görünüyor. Biraz bunu değerlendirir misiniz?"
BY: "Doğru. 31 Mart'a takılmayalım. Bir kere Ekrem Bey şunu söyledi: 'Biz yeniden sayılmasına itiraz etmedik' dedi. Bu kocaman bir yalan. Elimizde İl Seçim Kurulu'nun, CHP'nin müracaatı var. Gece saat 22.00'de ve 5 dakika içinde aldığı ret kararı var. Aynı zamanda biz Yüksek Seçim Kurulu'na da bunu götürdük. Dolayısıyla Yüksek Seçim Kurulu, 'il bizden daha iyi bilir'. O da ret kararına uydu. Sadece şunu söyledi: 'Başlayan sayımlar varsa ilçelerde o da devam etsin'. Yoksa tamamının sayımını asla kabul etmedi Cumhuriyet Halk Partisi. Bunun altını çizerek söylüyorum.Biz bunu Maltepe'de gördük. Maltepe'de tamamı sayıldı. Ekrem Bey'in kazandığı oylar, bizim kazandığımız oylar aradaki fark 808 oy. 1080 sandıkta. Bunu 39 ilçeye yayın, sonuç ortaya çıkıyor. Açık ara seçim bizim lehimize olacaktı. Velev ki Ekrem Bey'in lehine olsun. Bizim istediğimiz ortadaki şüpheler, şaibeler yolsuzluklar, özensizlikler kalksın ve bir daha bu seçim tekrarlanmasın, biz bunu istedik. İstanbul halkını düşünerek bunu istedik maalesef bu konuda beklediğimiz anlayışı görmedik. Bunu söyleyeyim." Söylemlerimde benim hiçbir değişiklik yok. Baştan beri ben İstanbul'u konuşuyorum. İstanbul'u anlatıyorum. Eğer 31 Mart'tan önceki kampanyamı da izlediyseniz ben organik bir kampanya yapacağım, İstanbullu vatandaşlarımızla buluşacağımı, esnafıyla, çalışanıyla, emeklisiyle, sivil toplum kuruluşlarıyla, kadınlarla, gençlerle, aynen de bunu yaptım. Yapmaya da devam edeceğim." şeklinde konuştu.
İsmail Küçükkaya: "Beka söylemi vardı mesela. Sayın Cumhurbaşkanı çok fazla ön plandaydı. Bunlar bir değişim mi acaba, değil mi?"
BY: "Şimdi şunu unutmayalım. Biz bir ittifakla seçime giriyoruz. Bir Cumhur İttifakı adayı olarak ben. Millet İttifakı'nın adayı olarak da Ekrem Bey giriyor. Dolayısıyla 2 ittifakta kimler var, partiler var. Milliyetçi Hareket Partisi, AK Parti bir tarafta. İYİ Parti, Cumhuriyet Halk Partisi diğer tarafta. Ayrıca HDP de Millet İttifakı'nı destekliyor. İttifakın içinde resmen yok. Yani böyle bir şey yok mu?"
Eİ: "CHP oyları yeniden saydırsaydı sonuç değişirdi" şeklindeki söylemlere ilişkin ne diyeceği ve 23 Haziran'daki seçimi nasıl değerlendirdiği sorulan CHP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu da, 31 Mart seçimlerinde saat 21.00 gibi yaptığı açıklamada, "Kendimizi mecbur hissettik. Anadolu Ajansı diye garabet, rezillik yaşıyoruz. Yüzde 64'te rakibimizi gösteriyor. Bizim girmiş olduğumuz yüzde 22 seviyelerindeki orana göre oranımız şudur." dediğini söyledi.
İmamoğlu, televizyon kanallarının, Anadolu Ajansı'nın verileriyle yaklaşık 1,5 saatin üzerinde hukuksuz yayın yaptığını öne sürerek, şöyle devam etti:
" 'Anadolu Ajansı beni ilgilendirmez' diyor Sayın Yıldırım. Bakanlarıyla görüşüyor. 'Benim bakanlarım, kabinem, herkesle görüşürüm' diye de açıklaması var. Bir başka şey saat 02.20'de benim açıkladığım 29 bin 408 verisi aynen şöyle, girdiğimiz veriler üzerinden 30 bin 86 sandığa göre artık sonucun değişme şansı kalmamıştır. Kalan sayıya göre, onun için 29 bin sayısı vardı. Daha orada girilmemiş 100 civarında sandık söz konusudur. Bu veriler üzerinden söyledik. 1 Nisan'daki veriler burada, birleştirme tutanağı burada. 24 bin 57, ne 29 bini? İşinize geldiği gibi rakamlarla oynamayın. Yalan ifade, yanlış ifade, uydurma ifade hoş bir şey değil. İtiraz etmedik demedim. Bu CHP'nin işi değildir, dedim."
YSK'nın gerekçeye göre karar verdiğini, sayıma göre yapmadığını belirten İmamoğlu, şöyle konuştu:
"Sayımı yapan kişilerin hukuka aykırı olduğunu söylüyor. YSK'nın kararında çaldılar yok, sayımla ilgili hiçbir şey yok. Sadece ve sadece sandık kurulu üyelerine bakıyor. Daha önce öyle bir tespit yeteneği ortaya koydu ki Sayın Yıldırım veya ekip arkadaşları. Soyadına göre seçmeni tanıdıklarını söylediler, yüzüne bakıp seçmeni tanıdıklarını söylediler. Bunlara hiç kimse inanmaz. 2019'da yapılan bu yenilenen seçim bir demokrasi süreci mücadelesidir. Bu sadece bir yerel seçim değildir, ben seçilmiş belediye başkanıyım. Mazbatasını almış 18 gün görev yapmış seçilmiş belediye başkanıyım. Yenilen bir demokrasi mücadelesidir. Hakkımızı gasbedenler 16 milyonun hakkı, kul hakkı yiyenlere karşı bir demokrasi mücadelesidir. Geçmişte beka sorunu var diyenler, aynı kampanya, nerede aynı kampanya? Beka sorunu var diyenler, bunu kendileri de ifade ettiler, sadece başkalarına mal etmesinler. Bu süreçte hiç beka sorunu yok. Konu İstanbul'a döndü. Yenilen bir yerel seçimdir. Hakkımız yenmiştir, kul hakkı yenmiştir. Ama aynı zamanda derinden bir demokrasi mücadelesidir."
İsmail Küçükkaya: "Vaatler neden bugüne kadar yapılmadı?"
BY: "Bunu saatlerce anlatabilirim. 25 yıldır biz İstanbul'a çok hizmet yaptık. AK Parti belediyeciliği, İstanbul'a çok şey kazandırdı. 1994'te kişi başı 14 litre su veriliyordu, şimdi 101 litre su veriliyor. Istranca'dan 180 kilometreden, Cumhurbaşkanımızın belediye başkanlığında İstanbul'un suyu akmıyordu, su getirildi. Melen'den Sakarya'dan 230 kilometre mesafeden İstanbul'a su getirildi. Bu İstanbul'a yapılan hizmet. Öyle olduğu için 101 litreye. Gelecek 40 yılının suyu var. Arıtma yüzde 9'du Haliç'in halini biliyorsunuz şu anda yüzde 99,5. Kanalizasyon, yağmur suyu hiç yoktu şimdi yüzde 70. Gelelim ağaç ve yeşil alana. Yeşil alan miktarı 10 milyon metrekare, şu anda 60 milyon metrekare. 3 milyon 450 bin ağaç dikilmiş. Bin 500 otobüs vardı İstanbul'da, şu anda 6 bin 500 otobüs var. 24 kilometre metro vardı. Bu yıl açılacaklarla beraber 376 kilometre. 233 var. 32 bin 700 metroyla taşınan yolcu sayısı da 4 milyon 500 bin. İstanbul içinde 30 kilometre tünel var. Su indirimi, AK Parti grubunun önergesiyle oylandı ve çıktı, ittifakla kabul edildi. Ekrem Bey'in önerdiği indirim tarzı değil. Bizim önerdiğimiz indirim tarzı kabul edildi. Nüfusu fazla olanlar daha az su parası ödeyecek."
Eİ: Yıldırım'ın bir önceki soruda, 'Ekrem Bey'in yalan konuşması' cümlesine müdahale etmememin sebebi programa olan saygımdandır. Bu sürece farklı bir cevap da vermeyeceğim, o da benim aile edebimdendir. Ben yalan konuşmam, Onu ifade edeyim kimseye de böyle bir ithamda bulunmam."
Algı yaratılıyor. 6 ilçede yapılan. Sandık bölgeleri belli, oluşan fark, 600 bin seçmeni kapsıyor oluşan fark 469. Artısıyla eksisiyle Binali Bey'in adına pozitif fark budur. Esas fark geçersiz oylardandır. Yanlış kampanya yönettiniz. Kampanyada 'ampule bas' şeklinde yaptığınız sloganla oldu. Geçersiz oyların geçersiz sayılması, bizde daha az oldu, sizde daha çok oldu."
Bugün geldikleri noktada vadettiklerini tek tek yerine getirdiklerini vurgulayan İmamoğlu, şöyle konuştu:
"Bizim birçok projemiz kopyalanıyor. Örnek veriyorum, ulaşım indirimi. Biz açıkladığımızda 'Parayı nereden bulacaksınız?', 'Hesap yapmayı bilmiyorsunuz.' dediler. Kendileri söylediler. Başkaları, 'Kimin parasını kime dağıtıyorsun' dediler. Su indirimi. Doğrudur kendileri de açıklamış olabilir ama biz gündeme getirdik. 25 yıldır yaptıkları, elbette yapacaksınız. 25 yıl bu millet irade gösterdi, tabii ki yapacaksınız. 1994'te seçildiniz Sayın Cumhurbaşkanı o dönem başkan oldu, iyi de bir dönem geçirdiler ama bugün bizim 18 günde yaptıklarımızı kendinize mal etmenin bir anlamı yok. Bunlar bizim önergelerimiz. Dini bayramlarda olduğu gibi milli bayramlarda ve resmi bayramlarda tatil olması, bizim önerimiz, su indirimi bizim önerimiz. Biz yazdık yazıyı ben yazdım, bizzat altında imzam var. Ulaşım indirimi bizim getirdiğimiz... Dolayısıyla biz taahhüt ettik, yerine getirdik. Bence alkışlasalardı daha mantıklı olurdu ama doğru bir şeye kopya da çekseler, eşlik de etmeleri... Zaten de öyle olmaları doğru hep beraber evet diyeceğiz."
İmamoğlu'ndan Yıldırım'a soru
Programda, Küçükkaya'nın isteği üzerine Ekrem İmamoğlu, Binali Yıldırım'a soru yöneltti.
İmamoğlu, "Tekrar soruyorum. Sayın Yıldırım, Anadolu Ajansı'nın o akşam yaptıkları sizin için ne ifade ediyor? Birincisi bu. Bunun cevabı benim için çok önemli. 12 saat veri verememesi ne ifade ediyor?" diye sordu.
Bu sırada İsmail Küçükkaya'nın araya girmesine tepki gösteren İmamoğlu, "Müsaade edin ama. Soruma mı karar vereceksiniz?" dedi. Bunun üzerine Küçükkaya da "İstediğinizi sorabilirsiniz. Anladığım şuysa siz bu açık oturumda da 31 Mart ağırlıklı olarak kalmak istiyorsunuz." dedi.
Ekrem İmamoğlu ise "Kısıtlama mı getiriyorsunuz. O zaman müsaade edin ama. Soru bütünlük içinde. Oradan oraya geçmeyeceğim. İptal edilen ve yenilenen seçim üzerinden soru soruyorum. İçinde birkaç soru birleşebilir." ifadelerini kullandı. Sorusuna devam eden İmamoğlu, "Bakanlarla yaptığınız görüşmeleri çok doğal ve normal karşılarken Anadolu Ajansı ile hiç görüşmediğinizi ifade ediyorsunuz. O gece yapılmasını normal mi karşılıyorsunuz? Sabaha karşı İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin tüm bilboardlarını gece yarısı, 2-3'den sonra 'Gönül belediyeciliği kazandı' diye donatılmasının talimatı kim tarafından verildi? Hangi yetkiyle verildi. Son olarak ben hala 'Çaldılar'ın muhatabının kim olduğunu merak ediyorum." diye konuştu.
Binali Yıldırım, "Anadolu Ajansının yayın kesmesinin sebebini Anadolu Ajansı yetkilileri açıklamalı. Bu benim işim değil bir kere bunu söyleyeyim. Normal bir şey değil, kabul ediyorum ama sorumlusu ben değilim. Bu sorunun cevabı bu." dedi.
İsmail Küçükkaya "Önümüzdeki hafta pazar günü yapılacak seçimden sonra herhangi bir itiraz olacak mı? Seçim sonucunu kabul edecek misiniz?"
BY: İstanbullular, vatandaşlarımız bilsin, biraz teknoloji ile aram iyidir. Bu internet alt yapısını da biz yaptık. Veri yedeklemek ayrı iştir, kopyalama ayrı iştir. İstanbul'un verileri yedekleniyor hem de bir yerde değil iki yerde yedekleniyor. Veri yedeklemesi yapılmadan zaten hiçbir şekilde veri saklanamaz. Bir güvenlik meselesidir bu. Her an bir şey olur, veriler kaybolabilir. Yedeği mutlaka vardır, usül odur. Bir bilgisayarınızda bile yedekleme sistemi var. Bu bakımdan bunu düzeltme ihtiyacı duydum. Bu, bir.
İkincisi de benim söylediğim cümlenin sadece ön kısmını Ekrem Bey ifade etti. Tabii ki belediye başkanının her şeyi inceleme yetkisi vardır ancak devamı var. Niye kopyalama ihtiyacı duyuyor? İstediği zaman, istediği bilgiyi maiyetindeki insanlar alır, getirir. Belediye başkanından bilgi saklayacak halleri yok. Bunu ifade etmek istedim. Benim söylediğim ile burada ifade edilen aynı şey değil. Kaldı ki 'mahkeme kararı yanlış' dedi. 'İlgisiz biri' dedi. İlgisiz de değil. Eyüp'ten seçilen, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi üyesi avukat. İlgisi de var. Bu veri kopyalama işi, bu bir FETÖ taktiğidir. FETÖ bunu yaptı geçmişte. Bir şey daha söylemekte yarar var. Üç tane dışarıdan uzman da görevlendirme yaptı. Bir kere bu başlı başına fecaat bir şeydir. Devletin memurları dururken, en hassas yerlere, kozmik odalara dışarıdan adam tayin edip, görev veremezsiniz.
İsmail Küçükkaya: "Seçimin sonucunu kabul edecek misiniz?"
BY: "Her seçimin sonucu kabul edilir ama nasıl seçim bir hukuki bir işlemse, demokratik bir işlemse, seçim sonucu sayımda da itiraz süreci icap ederse yine olur. Ama bu sefer belki biz etmeyeceğiz, Sayın Ekrem Bey edecek. Ben iki taraf için de bunun normal bir şey olduğunu düşünüyorum. Umarım itiraz olmaz."
Eİ:"Elbetteki seçimlere itiraz haktır. Bu hakkı kimsenin yok sayma şansı yoktur. Bizim böyle haddimiz de yok zaten. Haktır. Ama uydurma gerekçelerle itiraz yapmayız biz. Gerçekten gerekçe varsa elimizde, yani imzalı tutanaklar üzerinden bir sıkıntı görüyorsak elbette ki itiraz hakkımızı kullanırız. Dolayısıyla bizim sürece dair hep eleştirdiklerimiz bunlardı. Algı diye tarif edilen şey ve özellikle itiraz sürecinde algı diye tarif edilen şey, çok net aslında karşı tarafın yaptığı bir uygulama."
İmamoğlu, "Niye?' derseniz, 'Çaldılar.' Bakın bu soru cevaplanmadı. 'Kim?' diyorum. Yine cevaplanmadı. 'Bilmiyorum' olmaz. Yani bu binlerce defa tekrar edildi." diyerek, eleştirilerde bulunarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"FETÖ uygulamalarını, nasıl olduğunu ben bilmem. Ben anlamam o işten. Ben hiç bilmem, görmem, hiç öyle bir tecrübem yok ama şunu net söyleyeyim, veri kopyalama işiyle ilgili bir örnek vereyim size. Veri kopyalama işlemi tam da o gerekçeler yazılırken Bakanlıkların dışına çıkarılmamasıyla ilgili kanun net iken, engelli, kısıtlı, zihinsel engelli, cezaevindeki kayıtlı seçmenlerin listelerinin AK Partiye verilmesidir. Örnek arıyorlarsa kişisel bilgilerin, verilerin nasıl kopyalandığıyla ilgili, nasıl kullanıldığıyla ilgili örnek veriyorum. Dolayısıyla bizim yaptığımız işlem çok masum bir işlemdir. Çok net. Ben eminim ki Sayın Yıldırım en az benim kadar bunu biliyor, masumiyetini. Ki o gün söyledikleri sözün ekine şunu söylemiştir, 'Belediye başkanı önce halkın önceliklerine baksın.' bunu demiştir. Bu kadar. Başka bir cümlesi yoktur. Bunun da altını çizmek isterim. Şunu ifade edeyim, İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimi 23 Haziran'da Allah'ın izniyle yüz binlerce insanın katkısıyla güvenli olacaktır ve bizim itiraz etmeye gereğimiz kalmayacaktır."
İsmail Küçükkaya: "İzmir'de belediye başkan adaylığında yarışı kaybettiniz. 31 Mart'ta İstanbul Büyükşehir Belediyesi için yarıştınız orada da seçimi geride bıraktınız. Bunun analizini yaptınız mı ?"
BY: "İzmir seçimi çok geride kaldı. 17-25 Aralık'ın gölgesinde biz bir seçim yaptık ve İzmir tarihinde bugün de geçerli alınabilecek en yüksek oyu aldık. Buradaki seçim sonuçlanmadı. Buradaki seçimin kaybedeni, kazananı yok. Her ne kadar Ekrem Bey, 'Ben seçilmiş belediye başkanıyım.' daha mazbata filan yokken Anıtkabir'e gidip 'Belediye başkanıyım' diye yazdıysa da burada kazanan bir belediye başkanı yok. Olsaydı zaten bu seçim yenilenmezdi. Hayretle izliyorum Ekrem Bey alışkanlık haline getirdi bu çarpıtmayı, doğru söylememeyi bir alışkanlık haline getirdi. En son sizinle yaşadık (Küçükkaya'ya hitaben) Ne dedi? 'Soruları İsmail Bey'den aldı.' dedi. Ben 'Almadım.' dedim. Siz de almadığınız yönünde açıklama yaptınız. Ondan sona 'Saadet adayının çocuğu İGDAŞ'tan çıkarıldı...' Kendisi çıktı, yalanladı. 'İstanbul Büyükşehir Belediyesi israfın içinde.' dedi. 'Web sitesine sadece 80 milyon harcanmış.' dedi. Sayıştay raporlarıyla yalanlandı. En yakın arkadaşı Fatih Portakal bile yayınında dedi ki 'Bu Ordu işi olmadı, yanlış olmuştur. Bizde görüntüler var RTÜK'e takılacağız diye yayınlamıyoruz.' dedi. Bence kabul etseydi Ekrem Bey, özür dileseydi iş bitmişti ama iki gün sonra düşündü, taşındı, 'basitlik' diye bir icatta bulundu. Bu da şüyuu vukuundan beter bir şey. Aslında şimdi validen özür dilemesi gerekir demiştim. Şimdi başka bir şey diyordum, İstanbullulardan ve milletten özür dilemesi gerekir çünkü millete yalan söylemiştir."
İsmail Küçükkaya: Sayıştay raporunda, son 5 yılda 753 milyon liralık zarardan bahsedildiği, ihtiyaç dışı araç kullanımının 120 milyon, vakıflara ayrılan paraların da son 1 yılda 308 milyon lira olduğu iddialarını var.
BY: Bu yalan, yalan. Yalan olduğu İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından açıklandı, defalarca."
Küçükkaya da, Sayıştay'dan bununla ilgili hiç yalanlama gelmediğini söyledi.
Bunun üzerine Yıldırım, şöyle konuştu:
"Geldi. Onu bilmenizi isterim. Yalnız memurların açıklamaları yer almaz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden de birçok yazılı açıklama yapıldı. Maalesef bu konu yeterince duyurulamadı, onların yerine biz duyurmak sorunda kaldık. Böyle bir şey yok. Kısacası yalan. 'Doğru değil' diyelim, Ekrem Bey alınmasın. Nitekim o televizyon programında biz düzeltmeyi yapınca 'Doğru değilmiş, ne güzel.' dedi kendisi böyle bir geçiş yaptı. Değerli arkadaşımızın maalesef bu konularda daha ilkeli davranmasını beklerim. Bugüne kadar ortaya atıp kafa bulandırmaya çalıştığı bütün meselelerin doğru olmadığı ortaya çıktı. Bunları tek tek isterseniz sayalım ama ben bunları konuşmaktan zül duyuyorum. Ben İstanbul'u konuşmak istiyorum."
İsmail Küçükkaya:Belediye başkanı seçilirseniz, israf dediğiniz düzen, rakamlar, vakıflara aktarılan paralar veya kötü ekonomi yönetimini nasıl çözeceksiniz? Binali Bey'in 'yalan' dedikleri yalan mı doğru mu açıklar mısınız?"
Eİ: "İstanbul'un şu an en büyük sorunu yoksulluk ve mali süreciyle ilgili derin problemler ve israf. Biz, israf, tasarruf ve seferberlik kelimelerini çok önemsiyoruz. Belki birilerinin canını acıtıyor ama kul hakkı meselesini de çok önemsiyoruz. Artık kelimelere takılmıyorum, nasıl söylerlerse söylesinler ama Sayıştay denetiminden çıkan raporu getirdim. Arzu ederlerse Sayın Yıldırım'a takdim ederim. Söyleyeceklerimin de sayfa sayfa konuları mevcuttur.
Sayıştay raporunda İETT ve İSKİ'de, büyükşehir belediyesi yönetimiyle beraber toplam yapılan usulsüzlüklerin 753 milyon liraya ulaştığı... Burada Sayıştay raporu konuyu anlatır. Altına hesap kitap yapmaz. Örnek; belediye taşınmazları işgal olarak kullandırılıyor, işgaliyelerin sadece yüzde 20'sinden tahsilat yapılıyor. Bedeli, 164 milyon civarında."
İhtiyaç fazlası araç kullanımına ilişkin İmamoğlu, şunları söyledi:
"Efendim neymiş, cenazeymiş... Şu anda bile israf yapıyorlar. İstanbul'un bütün bilboardlarına bunlarla ilgili büyükşehir belediyesi cevap yazsın. Şu an vekalet eden bir Vali Bey var. Vali Bey'e buradan sesleniyorum; lütfen mukayyet olun. Kim bu kararı veriyor? Şu an bir seçim süreci. Bunu kim asıyor oraya? Benim iddiam değil ama hadi iddia kabul edelim, Sayın Yıldırım tersini savunabilir. 23 Haziran'dan sonra kim gelirse ona göre hareket edilir. Şu anda bu afişleri kim asıyor?
İhtiyaç fazlası araç kullanımı... Efendim neymiş; ambulansmış, cenaze aracıymış, iş makineleriymiş, tankermiş... Sadece İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne ait, iştirakler hariç 1810 araç, 7 personele bir binek araç düşüyor. Bunun gibi israfı engelleyeceğiz, tasarruf yapacağız, ekonomik seferberlik başlatacağız."
İsmail Küçükkaya: "Siz Belediye Başkanı seçilirseniz bir kere İBB'de FETÖ ile mücadele bağlamında ne yapacaksınız? Siz bunların hiç okullarına gittiniz mi, yurtlarında kaldınız mı, örgüt elebaşını Pensilvanya'da ziyaret ettiniz mi? Genel itibarıyla FETÖ sorusunu yanıtlar mısınız?"
Eİ: Benim uzaktan yakından hiç ilgim, temasım, ilişkim, siyaset ön
cesi eleştiren, siyaset sonrası da eleştirisine devam eden bir kimliğim... Niye biliyor musun? Ben devlete inanırım. Bence Sayın Yıldırım az önce çok talihsiz bir şey söyledi, işte FETÖ gibi örgütlerin yok olması adına mevcut vakıflarla iş birliği yapılarak temiz yurtlar, vesaire... Belediye var. Kardeşim belediye var. Ben belediyeye güvenmeyeceğim de yani burada Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı'na TÜRGEV diye vakfa 51 milyon 593 bin lira... 2018 raporu bu. Burada da okul ve yurt çalışmaları raporu var burada bakın. 2018 ve yenisi. Her ikisi de burada. Burada yazıyor yani ben demiyorum bunları. Ensar Vakfı'na 29 milyon 797 bin... Bunun gibi aşağıya sıralayabilirim. Türkiye Gençlik Vakfı TÜGVA... İstanbul Büyükşehir Belediyesi var. Allah aşkına ben yurt yapamıyor muyum da başkasına ihtiyaç duyacağım? Mücadele böyle verilir. Ben hiç anlamam, 5 yıllık belediye başkanlığım orada. Bizim işimiz olmaz o işlerle, sağlıklı, kurumsal düzene inanan, devletine inanan, devletinin güçlenmesine inanan bir ahlaktan geliyoruz. Bizim o terör örgütlerinin hiçbirisiyle zerre ilişkimiz olamaz. Bu kadar net"
BY:"Temiz vakıflara veririz diyor da temiz vakfı nasıl, deterjanla yıkayarak mı belirleyeceğiz? Temiz olduğunu veya olmadığına kim karar verecek? İstanbul'da 23 bin vakıf, dernek ve hemşehri derneği var. Hepsine büyükşehir belediyesi de ilçe belediyeleri de destek oluyor. Bir şeyi tekraren söylüyorum, hiçbir şekilde belediyeler bu kuruluşlara nakdi destek olamaz. Kendisinin de ilçesinde bir vakıf var. Batı bilmem ne vakfı... Vakıflara destek olmak yanlış bir şey değil. Sizin yapamadığınız işleri onlar yapıyorlar. Siz de onlara destek veriyorsunuz. Toplumsal sorumluluk üstleniyorlar. İnsanları bir araya getiriyorlar. Onların kaynaşmasını sağlıyorlar, ihtiyaçlarını görüyorlar, kurslar ve geziler düzenliyorlar. Vakıf isimlerinden bahsetti. Bu vakıflara nakdi bir kuruş yardım yapılmamıştır. Yapamaz belediyeler. Burada algı operasyonuna gerek yok. Yapılmadığına dair zaten belediye açıklamasını yaptı."
İsmail Küçükkaya: "Belediye başkanı seçilirseniz işsizlik ve kent yolsuzluğunu azaltma konusunda ne yapacaksınız?"
BY: Ama genel değerlendirme olarak şunu söyleyeyim, İstanbul Avrupa'nın 13. büyük ekonomisi. İstanbul ihracatı 72 milyar dolar. İstanbul milli gelirin 232 milyar doları karşılıyor ve gelen turistin üçte biri İstanbul'a geliyor. Bizim gelecek 5 yıl içinde yapacağımız projelerle çekeceğimiz yatırımcılarla 500 bin istihdam sağlayacağız. Tuzla'da biyoteknoloji vadisi kuracağız ve burada 50 bin kişiye istihdam sağlayacağız. 160 biyoteknoloji fabrikası olacak, aşılar yapılacak, antikor, enzim üretimi gerçekleşecek. Hem dışarıdan aldığımız bu ürünlerle döviz kaybını önleyeceğiz. Buradan 27 milyar ekonomiye katkı sağlayacağımız gibi 50 bin istihdam sağlayacağız."
"Burada bigdata dediğimiz büyük verinin işlenmesi, yapay zeka merkezi olarak burada gençler istihdam edilecek ama istihdamı biz yapmayacağız. Onlara altyapısını hazırlayacağız. Fikirlerini getirecek onların akıl terini sermayeye dönüştürecek ürüne dönüştürecek bir imkan sağlayacağız. Buradaki istihdam miktarı 24 bin 500. Yatırım miktarı da 1,5 milyar lira. Pendik'te bir teknoloji geliştirme bölgesi burada da firmaların Ar-Ge'leri buraya yerleşecekler, altyapı arsa tahsisi belediyeden olacak. Aynı bunun örneği Rotterdam'da, Singapur'da var. Bu modeli İstanbul'a getireceğiz. Burada da 50 bin istihdam öngörüyoruz."
Eİ: "Bu şehrin yoksulluğu var. Bu şehrin 3 gencinden birisi işsiz. Bu şehirde 350 bin genç var TÜİK verilerinde. Ben demiyorum. Okutamamışız, meslek sahibi yapamamışız. İş de bulamamışız. Bu şehrin 2 üniversite gencinden birisi işsiz. Bu şehirde yüzde 15'i aşmış işsizlik oranı var. Böyle bir acı faturada bizim uğraşacağımız şey evet kesinlikle israf. Bu belediyenin parasını israf ettirmeden tasarrufla beraber değere dönüştürüp, bu şehrin öncelikle yoksulluğuyla mücadele etmek. Yoksullukla mücadelede ucuz ve sağlıklı gıda, ulaşım indirimleri, eğitim seferberliği ve suda indirim özellikle 5 yıl içerisinde de özellikle içilebilir su kısmı, İBB desteğinin bütün bu paketlerle eğitim destek paketi, geçim destek paketi, evlilik destek paketi ve sofra destek paketi ve işsizlik destek paketiyle tam 5 katına çıkaracağız. Mevcudun 5 katından bahsediyorum."
İmamoğlu, 4 aileden birisinin bu şehirde açlık sınırında olduğunu ifade ederek, "Feci bir durum bu. Dolayısıyla biz açlık sınırı altındaki ailelere 2 bin 20 liraya kadar maddi destek sunacağız. Bu ortalama yılda 6 bin ile 13 bin lira civarında maddi desteğe denk geliyor ki biz bunun evin kadınıyla paylaşacağız. Bunların her birinin maliyeti neye tekabül ettiği de ortada. Eğitim destek paketinin içerisinde 500 bin öğrencimiz var."
"İşsizlik destek paketimize bakın biz işsizimizin yanında olacağız. Bölge İstihdam Ofisine kayıt yaptıran işsizlerimize öyle işsizlik maaşı alan değil, işsizlik maaşı da almayabilir. Bölge İstihdam ofisimize katılan 200 bin insanımıza biz iş bulacağız. Kayıt yaptıran ve bizim eğitim desteğimize katılan insanlarımıza biz diyoruz ki, 'Biz size ücretsiz ulaşım desteği sunacağız. Özellikle ulaşım indirimlerinde sadece yaptıklarımızla yetinmeyeceğiz. 12 yaş altına ücretsiz yapacağız. 0-4 yaş arası bebeği olan annelere ücretsiz ulaşım vereceğiz. 25 yaş altı öğrenci olmayan tüm gençlere de yüzde 40 indirim yapacağız. Belediye hizmetlerinde gönüllü çalışan insanlara da birtakım ücretsiz imkanlar sunarak yoksullukla mücadele edeceğiz."
İsmail Küçükkaya:"Seçilirseniz ailenizle birlikte mal varlığınızı açıklar mısınız?"
BY: "Kamuoyuna açıklama diye bir adet yok. Olabilir, hiç problem yok. Benim açımdan hiç fark etmez. Ama herhangi bir dava konusu oldu mu zaten mal varlığı mahkeme tarafından talep edilir ve dosyaya konur. Tabii hukuken bir sakıncası var mı yok mu, benim açımdan hiçbir sakıncası yok. Çocuklarımın mal varlığının bir koruması falan da yok. Onların işleri, güçleri var, ticaretle uğraşıyorlar. Onlarınki kamuya da açık. Herkes, her an bakar. Bu konuda davalar da oldu. Birçok dava kazanıldı, birçok tazminatlar da yapıldı. Seçim üzeri ha babam eski iddialar tekrar ortaya kondu. Yeni bir tazminat süreci başlayacak. İsmail Bey, biz mal varlığımızla, geçmişimizle, yaptıklarımızla her zaman hesap verdik, bundan sonra da vermeye hazırız. Hem burada hem öbür taraftan hesap vermeye hazırız."
Eİ: "Öncelikle Sayın Yıldırım'ın açıkladığı gibi aynen hepimiz kamu görevlisi olmamızdan dolayı mal beyanımızı zaten veriyoruz. Kendileri '16-17 yıldır veriyorum.' diyor. Ben de yaklaşık 5.5 yıldır, bunu her yıl da yenileyerek veriyoruz. Hatta büyükşehir belediye başkanı seçildikten sonra da beyan etmiştim."
İsmail Küçükkaya: "İstanbul'daki göçmen sorunu için ne yapacaksınız"
Eİ: "Biz mülteci konusunu iyi yönetemedik. Mülteci konusunu sadece vicdanla ve toplumsal tavırla, davranışla açıklamak mümkün değil. Zira mülteci konusu ayanı zamanda bir takım evrensel hükümler taşır. Şunun altını çizelim güneyimizde yaşanan insanlık dışı olaylar sonrası Türkiye'miz yalnız bırakılmıştır. Yaklaşık 3,5 yıl önce Fransa'da katıldığım bir toplantıda yaptığı konuşmanın içeriği bu minvaldeydi. 'Siz bizi bu süreçte yalnız bırakarak dünyayı başka bir tehlikeye sürüklüyorsunuz' diyerek Avrupa'daki katılımcılara seslenmiştim."
"Göçmenliğe ve mülteciliğe ilişkin mutlaka 16 milyonluk kenti yöneten bir belediye başkanı olarak bir masa kuracağız ve bu masa aktif çalışacak. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin bu hususta ürettiği bir politika yok. Sessiz, kulakları tıkalı... Nasıl sessiz kalabilirsiniz, siz politika üretmelisiniz. Mevcut mülteci insanları, özellikle çocuklarını, kadınlarını koruyacağız. Özel bir masa kuracağız ve bu konuyla özel ilgileneceğiz. (Plaja alınmama tartışmaları) Benim partimden olabilir, yanlış kardeşim. Bu işin bu tarafında en insani duygularımızla geçmişten günümüze kapsayıcı hareket edeceğiz. Ülkemiz adına ulusal politika geliştirme noktasında aktif davranacağız. Burada nerede yanlış yapıyoruz. Bir anda 3,5 milyona yakın mülteci bu ülkenin her yerine dağılmamalıydı ve engellemek için neler yapabiliriz, bu süreci nasıl destekleyebiliriz? Bu anlamda belediyelere düşen görevler nelerdir işin içinde olmamız gerekir."
BY: "Ekrem Bey çok şey anlattı da ne yapacağını söylemeyi unuttu. Ben anlatayım ne yapacağımı. Bir göçmen konusu özellikle Suriyeliler biliyorsunuz Suriye'de iç savaş başlayınca bu insanlar ölümden kaçtılar. Canlarını kurtarmak için bize sığındılar. Biz inancımız gereği geleneklerimize uygun olarak misafir ettik. Biz ev sahibiyiz. Onlar muhacir. Misafir ettik. Bu işin başlangıcı böyle oldu."
"Böyle bir kimlikleri var. Geçici koruma. Nerede olurlarsa olsun, hangi şehirde olurlarsa olsun bunların hepsinin kaydı var. Eğitim hizmetleri, sağlık hizmetleri de veriliyor. Bunlar en temel insanlık hizmetleri. Tabii şu görüşüne katılıyorum. Uluslararası camia bunlara gerekli desteği vermedi. Sadece Türkiye'yi bu konuda ne kadar güzel yaptığını, tam bir insanlık dersi verdiğini her platformda söylediler. Ama ellerini taşın altına koymadılar. Akdeniz'den sınırlarına ulaşan veya kara sınırlarına ulaşanları oralarda açlığa, yokluğa terk ettiler. Hatta denizde boğulmalarına göz yumdular."
"İstanbul Büyükşehir Belediyesinde mültecilerle ilgilenen bir birim var. Belki bu birim daha da güçlendirilebilir. Buraya gelmeden önce o bilgiyi aldım. Onu ifade etmek isterim."
İsmail Küçükkaya: "Kadınlara yönelik projeleriniz neler?"
BY: "İstanbul'un 961 mahallesi var, bunun 300'ünde kreş yok. 300 mahallede 955 kreş yapacağız. Ev kadınları çocuklarını rahat bir şekilde gözü arkada kalmadan bırakacak, dışarı çıkacak, tekrar oradan alacaklar. Bu şeyler Ekrem Bey'de de olabilir. Birçok vaatler zaten hali hazırda, belediyenin yaptığı şeyler var, yeni vaatler var. Mesela Ekrem Bey, Beylikdüzü'nde kreş vaadi vermiş. 11 kreş vaadi vermiş sadece 1 tane yapabilmiş. Keşke 11'ini yapmış olsaydı, ne güzel olurdu. Önemli olan vaat vermek değil, vaadi yerine getirmek. Siyasetçinin kalitesi oradan ortaya çıkar. Ben verdiğim hiçbir vaadi karşılıksız bırakmadım bugüne kadar. Yapmayacağım hiçbir vaadi de yapmadım."