Ekrem İmamoğlu'ndan rakiplerine çağrı: Üniversitede, halkın önünde, TV'de… Nerede isterlerse orada!
CHP'nin İBB Başkan adayı Ekrem İmamoğlu, Kağıthane İYİ Parti Belediye Başkan adayı Mehmet Aslan'a destek vermek için muhtarlar, STK üyeleri, iş insanları, oda ve spor kulübü yöneticileri ile kanat önderleriyle bir araya geldi. İmamoğlu, burada rakiplerine görüşme çağrısında bulundu.
Rakiplerine çağrı yapan İmamoğlu, ''Neden bir araya gelmeyelim kardeşim? Tabii ki ben varım, her zaman. Üniversitede, halkın önünde, TV'de… nerede isterlerse. Zevkle'' dedi. Açıkladıkları her projenin kaynağı olduğunu vurgulayan İmamoğlu, ''Diyorlar ya hani, 'Nereden bulacaksın o parayı?' Bu arada adada oturanlara Ada Vapurları'nı bedava yapacaklarmış. Aynı şeyi söyleyecek mi, merak ediyorum. Neyse…'' diyerek rakibi Binali Yıldırım'a göndermede bulundu. İmamoğlu, Haliç'le ilgili de konuştu: ''Katkı sunanlara teşekkür ediyorum. Ama Altın Boynuz'u gerçekten altın gibi yapacak ve İstanbullu'ya hediye edecek olan kişi, hedef koyan bu kardeşiniz olacak.''
CHP İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkan adayı Ekrem İmamoğlu, 31 Aralık yerel seçimleri turu kapsamında Kağıthane Belediyesi Nurtepe Sosyal Tesisleri'nde muhtarlar, STK üyeleri, iş insanları, oda ve spor kulübü yöneticileri ile kanat önderleriyle bir araya geldi. Kahvaltılı toplantıda ilk konuşmayı, Millet İttifakı'nın ortak Kağıthane Belediye Başkan adayı İYİ Parti'li Mehmet Aslan yaptı. Aslan'ın ardından sahneye çıkan İmamoğlu, ''Belediye sosyal tesisini bize açan, değerli belediye başkanı Fazlı Bey'e (Kılıç) de teşekkür ediyorum. 'Bu nereden çıktı' demeyin. Başka belediyelerin sosyal tesislerine de mesaj yolluyorum buradan. Detaylarını anlatmayacağım, ilçeler biliyor. Yakışanı yapmıştır. Yetkili kimse, benim selamlarımı-saygılarımı iletmesini istiyorum. Her zaman kötü demeyiz. Kötüyse kötü, iyiyse iyi deriz'' dedi.
İmamoğlu'nun konuşmasının satır başları ise şöyle oldu:
- Seçim dönemlerinde, genelde gerginlik, bağırış, çağırış oluyor. Bizim, bunu biraz tersine çevirdiğimi düşünüyorum. Burada biraz ukalalık yapacağım, kusura bakmayın. Bu seçimde, birileri, en azından birileri mecburen tatlı dil kullanıyorsa ve mümkün olduğu kadar güler yüzlü görülmeye çalışıyorsa, tahmin ediyorum bunda birazcık katkım var diye düşünüyorum. Sanıyorum şöyle düşünüyorlar; 'Demek ki bir siyasi yarışta, siyasi kişilere bu dil de yakışıyormuş. İnsanlar da bunu beğeniyormuş' diye hatırladılar. Her ne kadar bağırıp, çağırıp, kızma görevi başkalarına verildiyse de belli seviyede yarışan insanların, güler yüzlü ve şakacı görünmek için aşırı bir ilgi gösterdiklerini hissediyorum. Yarışırken bile, topluma huzur getirmenin, güler yüzlü bir ortam yaşatmanın zevkini yaşıyorum şu anda. İstanbul'da yönetme iznini aldıktan sonra, siz görün bakın bu şehirdeki keyfe, mutluluğa, huzura, zevke. Bunu inanarak söylüyorum. Çünkü insanların huzurlu olabilmesi, kendini güvende hissedebilmesi ve 'Ya hiç de öyle fazla bir problem yokmuş, gerginlik yokmuş, ya aslında komşum da 'terörist' değilmiş ha, normal bir insanmış' diey birbirlerine bakacakları bir ortam yarattığımızda, güven içinde bir kent üretmeye başlayacak. Sıkıntılarını kenara atmaya başlayacak. Çözüm üretmeye başlayacak. Herkes, 'Ben ne yapabilirim' diye bir yarışa girecek.
''Geçin o işleri!''
- Türkiye'nin son yıllarda yaşadığı ayrışmaya dikkat çeken İmamoğlu, dün gerçekleştirdiği Hüsamettin Cindoruk ziyaretinden çarpıcı örnekler verdi. İmamoğlu, ''Duayen bir ismi, Hüsamettin Cindoruk'u ziyaret ettim. 1984 yılında İBB Başkanlığı'na adaylığı da olmuş. Adaylığıyla ilgili dokümanları bana hediye etti. Fotoğraflardan birisinde, birbirlerine çok zıt siyasi anlayıştaki, kimi sağcı kimi solcu tüm aday adayları bir evde, eşleriyle beraber oturmuşlar, biri çay, biri kek ikram ediyor. 'Nasıl bir İstanbul seçimi olacak' diye tartışıyorlar. Yine adaylar sohbetlerinde, 'İstanbul'u kim kazanacak' diye konuşuyorlar. Günün sonunda, 'Kazanan, kaybedenlere yemek ısmarlayacak' diye el sıkışıp, ayrılıyorlar. Sayın Dalan seçimi kazanıyor. Kazandıktan sonra da kaybeden tüm adayları davet ediyor ve ailece Pera Palas'ta yemek yiyorlar. Sene 1984. Şimdi, 2019. O dönemden bugüne, bizim 30-40 kat demokraside büyümemiz gerekiyordu. Biz neredeyiz? Biz herhalde 70-80 sene, 90 sene, 100 sene geriye gitmiş durumdayız. Demokraside uzlaşmanın ve hoş görünün, olmazsa olmaz bu tarz duyguların tamamen uzağında, kin, nefret, bağırma, çağırma, yok sayma, ötekileştirme… Kısaca, seçimde kazanmak için her yol mubah. 'Kazanalım, pazartesi bakarız!' Milletin kalbini kıra kıra, milleti yok saya saya, parçalaya parçalaya kazanılacak seçimi bu kardeşiniz istemiyor. Ben, böyle bir seçim kazanmak istemem. Ben, şöyle kazanmak isterim: Seçimi kazandıktan 1 gün sonra, oy vermeyenler insanlar, sabahleyin evlerinden çıkarken, Ekrem İmamoğlu seçilmiş, İstanbullu mutlu, oy vermeyen insanlar da şunu derse çok güzel: 'Ya oy vermedim ama güzel bir insan seçildi yahu. Hayırlı uğurlu olsun' dedirtirsem işte ben o zaman mutlu bir seçilmiş belediye başkanı olacağım. Yoksa, seçildikten sonra bu lafları et. Kürsüye çık. 'Herkes benimdir. Ben herkese hizmet edeceğim.' Geçin o işi. Olmaz o. Kalpleri kıramazsınız kardeşim.